*** SEYYAH-I FAKİR * TÜRBEci BABA*** OĞUZ SOYU-ÜÇOKLAR KOLU-GÖKHAN BOYUNUN TÜRKÇÜ TURANCI TÜRKMEN ÇEPNİ AYVAZ OTAĞI (Âlem de ŞER Oğuz'da ER tükenmez.!)
  (9) - ŞEHİTLİKLER VE TÜRBELER: HASAN DEDE TÜRBESİ - KIRIKKALE
 
ŞEHİTLİKLER VE TÜRBELER: HASAN DEDE TÜRBESİ - KIRIKKALE

(Ziyaret: 23-05-2016'da > Ahmet AYVAZ ve Erdal KAZAZ)


HZ. PEYGAMBER(sav) SOYUNDAN GELDİĞİ SÖYLENEN; ANADOLUYU AYDINLATAN EVLİYALARDAN BİRİSİ DE HASAN DEDE



Kanuni S. Süleyman, Hasandede'nin Anadoluda olduğunu, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş'dan sonra en fazla saygı duyulan Türkmen'lerin   

piri olduğunu öğrenir fakat nerede yaşadığına ait bilgisi yoktur. Gizli diplomatlar aracılığıyla 1531 yılında Padişah Hasandede'yi makamına davet eder. Hasandede arkasına Kırşehir, Ankara ve Eskişehir Türkmen aşiretlerinden  Bayındır, Kını aşireti, Eymürler, Çavundur ve Kızık boyları, Yıvalılar, Kargınlar, Alayundlar, Iğdırlılar, Dadurga aşireti, Yazır, Salur, Yüregiller, Afşarlar, Belekler, Bedrikler, Beydililer, Tabanlu Namlı Bayatlu, Emünlü, Dengizler, Karkular, Karahanlular gibi daha değişik aşiret boyları Hasandede'ye eşlik edip Halife Padişa çıkarlar. Halife Kanuni S. Süleyman hürmetle karşıladığı Hasandede'ye Kayseri, Sivas, Maraş, Adana ve Antep gibi yörelerdeki Türkmen boylarının ayaklanmasını önlemesini rica eder.

Hasandede hakkında devlet arşivlerinde 25 adet resmi belgeye ulaştığını savunan Sn Koçak bu belgeleri daha önce basılan kitaplarında yayınlamıştır. Ayrıca Ocakzade olan Dede’lere ricada bulunuyor, elinde yazı belge, ve ne tür evrak varsa ortaya koysun saklamakla hiç birşeye yaramadığını savunarak gerçek belgelere hala ulaşmakda güçlük çekildiğinin altını çizmekdedir.

 

Hasan Dede Camisi’nin batı duvarı bitişiğinde yan yana duran iki türbedir. Bu türbelerin camiye bitişik ve büyük olanında Şeyh Hasan Dede diğerinde ise evlatları Mustafa, Halil İbrahim ve Ümmühan’ın sandukaları bulunur. Kesme taş duvarlı ve sekiz köşe duvar üzerine oturtulmuş kubbeden oluşur. Camiinin hemen önünde yeşillikler içinde bir şadırvan bulunmaktadır. Güllerle süslenmiş bahçenin içinde ise Hasan Dede torunlarının mezarları bulunmaktadır. Türbenin girişinde bulunan onarım yazıtı Hicrî 1312(1894) tarihlidir. Hasan Dede Camii Kanuni Süleyman zamanında Mimar Sinan tarafından yaptırılmış ve onarımmıda 1894’lerde elden geçirilimştir. (Antraploğ Halkbilimci Güler Özden Gökbulut)



Anadolu kültürel açıdan zengin bir yapıya sahiptir. Yüzyıllar boyunca çeşitli halk ve kültürlerin yaşayıp kaynaştığı Anadolu toprakları bir çok dinin gelişimine ve yayılışına mekân olmuştur. Bu topraklarda sayısız Evliyalar, Pirler, Erenler yaşamıştır. Bunlar arasında önemli bir yeri olan Hasan Dede ve Hasan Dede Türbesi Kırıkkale iline bağlı, aynı adla anılan kasabada bulunmaktadır. Kasaba önceleri  “Süleymanlı”, “Çukurcak” ve “İkikol” adlarını almış sonunda bu topraklarda yaşayıp bölgenin gelişmesinde önemli katkıları olan ve halkça büyük bir saygı gören Hasan Dede’ nin adını almıştır.

Hasan Dede Horasan diyarı Karaman ilinden Anadolu’ ya gelmiştir. Babası 31. Babadan Hz. Peygamber (sav) evlatlarından ve Karaman Ustucalı dergahının piri Şeyh Yakup Fakih’ dir. Soy olarak aslı Muhammed nesli Ali soyundan 9. İmam Muhammet Taki’ye dayandırılır. 1071 Malazgirt zaferinden sonra  Orta Asya dan Horasan yoluyla Anadolu’ya göç hız kazanmıştır. Özellikle ulu kişilerin arkasından Anadolu’ya gelen Türk boyları, erenlerin barışçı ve hoşgörülü yaklaşımları sayesinde Anadolu’nun Türkleşmesi daha kolay ve hızlı olmuştur. Bu erenlerin biri de Hasan Dede’dir. Hasan Dede sekiz nefer derviş ile Anadolu’ya gelir. 1515 yılının ilkbaharında Suluca Karahöyük’e (Hacı Bektaş’a) gelir. Bir efsaneye göre; Hacı Bektaş’ın bırakmış olduğu Peygamber emanetlerinin Akpınar’ dan kızıl elma aktığı zaman gelecek kişiye verileceği üzerinedir (Bkz. BİRDOĞAN, 1992: 44-45). O zamanın Postnişini Balım Sultan tarafından emanet olan Peygamberin tahta kılıcı Hasan Dede’ ye verilir ve bundan sonra nasibinin Anavarza (Adana dan sonra Çukurova’nın doğu tarafından Kadirliye dayanan bölge) da olduğu söylenir. Bir süre burada yaşayan Hasan Dede Padişah Kanuni Sultan Süleyman’ın ordu kumandanı olarak 1. Viyana Kuşatmasına katılır

    Hasan Dede’ nin şu an ki yerleşim bölgesine gelmesi m.1579 dur. Hasan Dede bu bölgeye sekiz dervişi ile beraber gelmiştir. Bu dervişlerin adları şöyledir. İshak (iki oğluyla gelmiştir. Bunların adları Süleyman ve Mustafa' dır.), Ramazan, İsrafil, Emirze, Mahmut, Havahindi, İskender ve Işık. Köy, ilk başlardan beri tümü ile Alevi iken sonradan Mahmut' un soyundan gelenlerin Sünnileştiği söylenmektedir. Dönemin Padişahı tarafından verilen beratla bu bölgeye yerleşmesi ve topraklarından vergi alınmaması sağlanmıştır. Nejat Birdoğan Hasan Dede Kasabası hakkında yazmış olduğu eserinde bu beratın bu günkü dile aktarımını şöyle yapmaktadır:

“Yakup Fakih’in oğlu Şeyh Hasan Fakih”

Adı geçen Şeyh Hasan Fakih, sekiz dervişi ile Karaman’dan gelip Ankara yolu üzerindeki Teke Salan adındaki bölgenin yanındaki İki Kol adlı terkedilmiş, viran yerde “alişan beratı” ile iki çiftlik büyüklüğündeki arazi ve bu yol ise ıssız bir yol olduğundan üzerinde zaviye yapıp gelen gidene hizmet etmiştir. Durum, yüce makamlara sunulup kendisinden vergi alınmaması ve kurduğu zaviyeye hizmet etmesi buyruldu. Yeni Hakani Defterlerine bu biçimde yazılmıştır. Eski Defter’de ise 9 nefer kayıtlıdır.” (BİRDOĞAN,1992: 32)

   Bu bölgeye yerleşen Hasan Dede bağcılık ve bahçecilikle uğraşmış, özellikle yetiştirmiş olduğu karpuzların büyüklüğü nedeniyle ün salmıştır. Hatta bu nedenle bölgeye “Karpuzu Büyük Hasan Dede” bile denmektedir.

Türk Halk Edebiyatında da önemli bir yeri olan Aşık Hasan Dede’ nin   hece ölçüsü ve aruz ölçüsü ile yazılmış şiirleri, deyişleri ve cönkleri bulunur. Görmüş olduğu eğitim neticesinde Arapça ve Farsça bilen Hasan Dedenin Bektaşi şairleri arasında  saygınlığı yüksektir. En ünlü deyişleri “Budin Türküsü”, “Tameşvar Türküsü” ve “Eşrefoğlu al haberi” sayıla bilir.



 

Caminin kasabaya bakan giriş kapısının yanında duvarda Hacerü’l- esved’in parçasıdır denilerek el sürülen ve öpülen Mekke taşı bulunur. 15x25 santim boyutunda olan bu taş rengi ve parlaklığıyla diğer taşlardan ayırt edilir. Ayrıca bir Alman mühendis tarafından pirinç çerçeve içine de alınmıştır. Bu taşın gelişine dair çeşitli efsaneler vardır. Bunlardan en yaygın versiyonu şöyledir:

Hasan Dede Kasabasının eşraflarından Ömer Ağa Hacca gitmeden önce Hasan Dedeye uğrar. Hasan Dede evinde inşaat olduğu için Hacca gidemeyeceğini söyler ancak Mekke Şerifine verilmek üzere bir çıkın verir. Ömer Ağa yolda iken Hasan Dedenin vermiş olduğu çıkını merak eder ve içine bakar. Çıkını açtığında iki karpuz çekirdeği ve bir kömür parçası görür. Bunun üzerine Mekke’ye ulaştığında çıkını Mekke Şerifine vermeyi istemez. Ancak Hac borçlarını yerine getirdikten sonra dönüş hazırlığına giriştiği vakit Mekke Şerifi dellel çıkartarak Rum diyarından bir emanetinin olduğunu söyletir. Bunun üzerine Ömer Ağa Mekke Şerifinin huzuruna çıkar ve çıkını açar. Yere dökülen karpuz çekirdekleri birer büyük karpuza, kömür parçası ise kara koyuna dönüşür. Bunun üzerine Mekke Şerifi de Hasan Dede’ye verilmek üzere bir emanet verir. Dönüş yolunda çıkını merak eden Ömer Ağa çıkını açtığında çıkın içinde bulunan taş güvercin olur ve camii inşaatında bir türlü taş tutmayan bir oyuğa gelerek yerleşir ve tekrar taş kesilir.










 
  SON BİR (1) YILIN TOPLAMI 31479 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol