*** SEYYAH-I FAKİR * TÜRBEci BABA*** OĞUZ SOYU-ÜÇOKLAR KOLU-GÖKHAN BOYUNUN TÜRKÇÜ TURANCI TÜRKMEN ÇEPNİ AYVAZ OTAĞI (Âlem de ŞER Oğuz'da ER tükenmez.!)
  (28) ŞEHİTLİKLER VE TÜRBELER: SÜTÇÜ İMAM, MALİK BİN EŞTER ( MALİK EJDER) (R.A) VE DİĞER TÜRBELER.. - KAHRAMANMARAŞ
 


-KAHRAMANMARAŞ-

20-04-2017 Tarihinde Arkadaşlarımızdan Numan SARI ve Osman GEDİKLİ ile birlikte ziyaret ettik..





MALİK BİN EJDER (R.A)TÜRBESİ

Şehrin güney tarafında, merkeze 6 km uzaklıkta Aksu Mahallesi sınırlarında bulunan yapının aslen 1201 yılında yaptırıldığı belirtilir. Kumaşır Gölüne bakan tepede yer alan yapı; Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından yeniden yapılan merkezi planda küçük mescidi, türbe kısmı ve çevre düzeni ile atıl durumdan kurtarılmış, ziyarete açılmıştır. Türbede yattığı rivayet edilen Malik Ejder; Aslen Yemenli asker olup adı Malik’tir. ‘’El Eşter(göz kapakları ters)’’onun takma ismidir. Bizans ile yapılan Yermük Savaşında gözünden yaralanmış, sonraları bu isimle anılır olmuştur. Önemli İslam komutanlarındandır. Kuzey Suriye’de uzun süre gaza ve cihat hareketlerinde bulunmuştur. 637’de Hz Ömer(r.a) ile Maraş fethine katılmıştır. Hz. Ali’nin sağ koludur. Hz Ali(r.a) Onu Mısır’a vali olarak atar, görev yerine gideceği sıra Kalzum denilen yerde Muaviye tarafından zehirlenerek öldürtülür. Maraş’a getirilip bir tepe üzerine gömüldüğü rivayetler arasındadır. Maraşlı onun gücünü, kudretini, mücadele ruhunu, liderlik özelliklerini çok sevmiş onu benimsemiştir.


SÜTÇÜ İMAM OLAYI


Fransız kuvvetlerinin Maraş’a girişlerinin ertesi günü Türkler, Fransız ve Ermenilerin taşkınlıklarına, şımarıklıklarına bir gün dahi katlanmanın çok zor olduğunu anlamışlardı. İşte bunu ilk olarak tabancası ile ilan eden Sütçü İmam oldu. Türk namus ve şerefine uzanan elin kırılacağını, dilin koparılacağını düşmana gösterdi. Olay şöyle olmuştu: O gün Fransız ve Ermeni askerleri, üçer, dörder kişilik gruplar halinde şehri çarşı, Pazar dolaşıyordu. Maraşlı çılgın Ermeniler onları, önlerine düşerek gezdiriyor, gösteriler yapıyor, rastladıkları Türklere hakaretler savuruyorlardı. Bir grup Fransız askeri, hükümet konağı karşısında nöbetçiye sataşmış, Türk Hükümeti’ni küçük düşürücü sözler söylemiş ve oradan geçmekte olan bir posta dağıtıcısını dövmüşlerdi. Bütün bu haberler şehre yayılıyor, zaten patlamaya hazır halkın sabrını taşırıyordu. Fransız askerleri, hürriyetine bağlı, şeref ve gururuna düşkün, bu uğurda ölümü hiçe sayan Maraşlıları, henüz tanımıyor, giderek pervasızlık ve cesaretlerini artırıyor, bütün bu yaptıklarının yanlarına kalmayacağını düşünmüyorlardı. Oysa Fransız ve Ermenilerin taşkınlık ve şımarıkları Türkleri sindirmiyor, tersine onların mücadele istek ve kararlarını pekiştiriyordu. 


Düşman bundan habersizdi. Türkler için uzun, ağır, katlanması çok zor olan bir gün bitiyordu. Akşama doğru bir grup Fransız ve Ermeni askeri, Uzunoluk Caddesi’nden kışlaya dönüyordu. Uzunoluk Hamamı önünde küçük bir alan vardı. Askerler yol değiştirerek hamamdan çıkan kadınların inmekte oldukları alana yöneldiler ve birine yaklaşıp; “Burası artık Türklerin değildir. Fransızların memleketinde peçe ile geçilmez.” Diyerek kadının peçesini çekip yırttılar.

Bu durum karşısında kadın bayılmış, öteki kadınlar da bağrışıp ağlaşmaya başlamışlardı. Az ilerde bulunan kahvedeki halk koştu, askerlere yollarına gitmeleri söylendi. Ama askerler kötü sözlerle ve silahla karşılık verdiler. İki Türk yaralandı. Bunlardan Çakmakçı Sait’in yarası ağır olduğundan dereye yuvarlandı. İngiliz devriyeleri olay yerine yetiştikleri halde Fransız askerleri yatışmıyorlardı. Yakınlarda küçük bir dükkânda süt sayan Hacı İmam, Karadağ tabancasını aldı, bir şahin gibi ortaya atıldı. Tabancasını peçe yırtan ve Çakmakçı Sait’i vuran düşmanın üzerine boşalttı. İngiliz subayları da gelmişlerdi. Gözleri dönmüş düşman askerleri, silahlı ve süngülü oldukları halde kahraman sütçünün yürekliliği karşısında şaşırdılar, ellerini silahlarına bile götüremediler. Sütçü İmam uzaklaştı, yaralı asker kışlaya kaldırıldı; ertesi gün öldü. Sütçü İmam, Fransızlar ve Ermeniler tarafından her tarafta arandı. Türk Hükümeti sıkıştırıldı. Ama Sütçü İmam’ın izi dahi bulunamadı.

Türkler öylesine birlik halindeydiler ki, kapı komşusu Ermeniler bile Sütçü İmam’a ait en küçük bir haberi sızdırmıyorlardı. Oysa Sütçü İmam, hemşehrilerinin arasında yaşıyor, gündüzleri köy ve bağ evlerinde kalıyor, gecelerini de komşularının evlerinde geçiriyordu. Böylece Türk’ün şeref ve gururuna uzanan eli kırmak, uzatılan dili koparmak ilk kez Sütçü İmam’a nasip oldu. Bundan sonraki olaylarda ve muharebelerde Maraşlılar, arslanlar gibi dövüştüler. Akıl almaz kahramanlıklar gösterdiler. Yaşadıkları yerleri karış karış savundular. Düşmana Türk’ün gücünü bir daha ispatladılar ve tarihe mal oldular.(31 Ekim 1919 Cuma)


Kaynak: Maraş İl Yıllığı, Kahramanmaraş, 1967, s. 81-82 - T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Açık Öğretim Okulları (Açık Öğretim Lisesi- Meslekî Açık Öğretim Lisesi) İçin Hazırlanan 11. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 1 Ders Notları, Alim ÖZTÜRK, s 147, 200

Kahramanmaraş - Malik Bin Ejder Türbesi



MALİK BİN EŞTER ( MALİK EJDER) (R.A) 
Maraş’ ın İslam orduları tarafından ilk fethi, Hz. Ömer (r.a) zamanında Halid bin Velid (r.a) tarafından gerçekleştirilmiştir. M.S. 637 kısa bir süre sonra Bizans’ın eline geçen Maraş, tekrar Hz Ali (k.v.) tarafından feth edilir. Bu tarihi bilgiden anlaşıldığına göre Hz Ali (k.v.) ve komutanı Malik bin Eşter (R.a) Maraş’a gelmişlerdir. 

İstanbul’un fethi hakkındaki Peygamber (SAV)!ın Hadis-i Şerifi dolayısıyla İslam orduları tarafından nasıl 26 kere kuşatılmışsa Maraş da o kadar Müslümanlar ve Hrıstiyanlar arasında el değiştirmiştir. Bu yüzden mümkündür ki Maraş’ımızın toprağında da birkaç sahabe mezarı vardır. Ama neresidir, isimleri nedir maalesef bilinmemektedir. Ancak keşfi açık ehlullah zaman zaman ima yollu Maraş ili sınırları içerisinde bazı yüksek tepelerde Sahabe (R.a) Tabiin (R.a) ve Evliyaullah (K.s.a.) mezarlarının varlığı hakkında ehline ifşaatta bulunmuşlardır. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine göre yukarıda bahsettiğimiz, Maraş’ın ikinci kez Bizanslılardan alınması esnasında Malik bin Eşter (R.a); Meyserete ibni Mesrukulabasi (R.a) ile gelmiş burada vefat ederek şehrimizin güneyindeki Aksu ırmağı kenarında ki tepede ebedi istirahatgahına defnedilmiştir. Denilmektedir. 

Yaygın olan rivayette ise; Hz. Ali (K.V.) efendimizin Mısır valisi olarak oraya atanması esnasında, Mısıra giderken yolda yediği kahvaltıdaki bala zehir katılarak şhit edildiği rivayet edilmektedir. Peki, bizim Malik bin Eşter (R.a) ımız kimdi? Herhalde ;esas Malik bin Eşter (R.a) nın ya bir yakını tabiin veya tebeitabiin den dir. 

Maraş’taki 1400 yıllık ecdadımız Malik bin Eşter (R.a) ı o kadar benimsemiş ki yeni doğan her on kişiden bir veya ikisine isim olarak konmuş. Herhalde hiçbir coğrafyada Maraş’ taki kadar Ejder ismi yoktur. Demek ki; “isim semadan gelir” Fetvasına göre Malik bin Eşter (R.a) ın Ruhaniyeti de Maraş’ımızı sevmiş, burada mekan tutmuştur. Bulunduğu tepe de kendisinebir makam olmuştur. 

http://www.webturkiyeportal.com/webforum/41015-ma ...r-r-a.html
 

Kahramanmaraş’ın tarih kokan türbeleri

Tarihi dokusuyla dikkatleri üzerine çeken ve adeta tarih kokan Kahramanmaraş’ta Dulkadiroğlu Beyliği’nden bugüne kadar yaşamış evliyaların türbelerini Manşet Gazetesi olarak siz değerli okuyucularımız için derledik.

Eklenme: 20 Ekim 2016 - 14:08 / Son Güncelleme: 20 Ekim 2016 - 14:08 / Editör: Büşra Kılıç






 Kübra DİLBİRLİĞİ/Emre AKKIŞKahramanmaraş Manşet Gazetesi- 

Geçmişten günümüze kadar insanların bir şeylere inanma isteği artarak süregelirken özellikle kutsal sayılan zamanlarda ve yerlerde edilen duaların daha çabuk kabul göreceğine inanılır. Türbelerin bir hayli çok olduğu Kahramanmaraş’ta da her soruna ayrı gidilebilecek türbelerin mevcut olması şehir halkı için önemli bir yer tutuyor. Kahramanmaraş’ta bulunan ve Dulkadiroğlu Beyliği’nden günümüze kadar varlığını sürdürmüş olan Malik Bin Ejder, Taş Medrese, Hayrettin Dede, Alaüddevle Bozkurt Bey, Derdimend Dede türbeleri kent halkının zorda kaldığı anlarda veya bir istekte bulunacağı zaman ilk durakları oluyor. Türbelerdeki ulu zatların menkıbeleri, hikmetleri, kendileri ile ilgili rivayetler halk arasında. İşte Kahramanmaraş’ta bulunan o türbeler…

TAŞ MEDRESE TÜRBESİ

Kahramanmaraş Ulu Cami yanındadır. Türbede, Alauddevle’nin büyükoğlu Ama Mehmet Bey ile İstiklal Savaşı’nın 4 şehidi yatmaktadır. Kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen türbe muhtemelen 19.yy.’ın başlarında yapılmıştır. Türbe içten kubbe, dıştan pramidal bir çatıyla örtülmüştür. Kilit taşının bulunduğu kısmın üzeri yer yer dökülmüş olmakla beraber, daha çok kırmızı rengin hâkim olduğu kalem işi bezemelerle süslenmiş olup, köşelerden kubbeye geçiş tramplarla sağlanılmıştır. Bunlarda hemen hiçbir dekoratif unsura rastlanılmaz. Müştemilatında birşeylerin bulunmadığı türbe sadece “Allah rızası” için ziyaret edilmektedir. Buradaki mescidin yanında bulunan türbenin bakımını cami imamı yapmaktadır. Türbenin yıllık ziyareti 10.000 kişi civarındadır. Geçen yüzyıla kadar şehit mezarları türbe kabul edilirdi. Bunda şehidin Allah indinde itibarlı yerinin olduğu inancı önemli rol oynardı. Zamanla şehitliklerin mahiyeti kısmen değişmiş, harp şehitleri adeta devletin resmen koruduğu şehitliklerde yatmaya başlamıştır.

HATUNİYE CAMİİ TÜRBESİ

Kahramanmaraş’ta Kurtuluş Mahallesi Hatuniye Camii içindedir. Camiide Alauddivle’nin eşi ile Yavuz Sultan Selim’in büyük annesi Hatuniye Camini yaptıran Şemsi Hatun ve İstiklal Savaşında şehit düşmüş bir gencin kabri bulunmaktadır. Dulkadir Beyliği döneminde 1509 larda yapıldığı bilinen türbeyi kimin yaptığı bilinmemektedir. Türbeye camii minaresinin karşısında 2.40 cm aşağıdaki küçük kapıdan basamaklarla inilmektedir. Türbe oldukça basık beşik tonozlo örtülüdür. Türbe sadece “Allah rızası” için ziyaret edilir. Diyanet işleri Başkanlığına bağlı olan türbeye cami görevlileri batmaktadır. Türbenin yılda 8-9.000 ziyaretçisi olmaktadır. Anadolu türbelerini inceleyerek, Anadolu’nun tarikat dokusuna dair fikir edinebileceği gibi padişah ailelerinin yatmakta oldukları yerlerin de. Haritası çıkarılabilir.

İKLİME HATUN TÜRBESİ

Kahraman Maraş, Belediye Çarşısı Sakarya sokak No:2 dedir. Türbede Alauddevle’nin kızı İklime Hatun ile birkaç şahsa ait mezar vardır. Türbe tahminen 1547 tarihinde yapılmıştır. Dikdörtgen bir planı olan türbenin içerisi, doğu ve batıdan kemerlere oturan bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin güney kapısı son derece küçük ve basık kemerlidir. Türbe, “Allah rızası” için ziyaret edilir, sadece dua edilir. Türbe Diyanete bağlıdır. Türbenin bakımını İklime Hatun Mescidi imamı yaptırmakta olup 6000 civarında yıllık ziyaretçisi vardır. Anadolu’da beyliklere merkezlik yapmış şehirlerin türbelerinde daha ziyade beyliğin hanedanı olan kimseler yatmaktadırlar. Geçmişten günümüze konaklardan ziyade mimari eser olarak mabetler ve onların müştemilatındaki türbeler kalmıştır. Bazı yörelerimizde folklorik İslam adeta tamamen silinmiş, Türbeye adak adamak, mum yakmak, bez bağlamak tamamen kalkmış, türbeler Allah rızası için ziyaret edilip Fatiha okunan makamlar olmuşlardır.

TAŞ MEDRESE TÜRBESİ

Kent meydanında Ulu Cami ile bütünlük oluşturan yapı; Dulkadirli Alaüddevle Bey tarafından XV. yüzyıl sonlarında inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Tek katlı, açık avlulu, tek eyvanlı medrese plan düzeni gösteren yapı, Güneyinde mescidi, gerisinde açık avlusu ve öğrenci odaları binayı tamamlar. Yapıda ön plana çıkan düzgün kesme taş işçiliği ve Memluklu tarzı mukarnaslı pencere uygulaması önemlidir. Türbe Kısmı ise: Alaüddevle Bey’in, Safevilerce katledilen oğlu Şahruh Mehmed adına 1510 yılında inşa ettirmiştir. Kare formda, içten kubbeli dıştan piramidal örtü ile kapatılan yapı, medrese ile bütünlük arz eder. Türbedeki sandukaların biri de Alaüddevle beyin kızıdır ve diğer altı sanduka ise Kurtuluş Savaşı milli kahramanlarına aittir.

HAYRETTİN DEDE TÜRBESİ

Türbe; Kahramanmaraş İli, Dulkadiroğlu İlçesi, Divanlı Mahallesi, Kentsel Sit alanı içinde, 214 ada, 6 parselde bulunmaktadır. Türbenin mülkiyeti Dulkadiroğlu Belediyesine ait olup türbenin yer aldığı parselin yüz ölçümü 82.35 m2’dir. Türbe; Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 27.09.2012 Tarih ve 1385 Sayılı kararı ile korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı Hacı Hasan Saygılı Türbesi olarak tescil edilmiştir. Yapı, konum olarak; kuzey- güney doğrultuda uzanan Divanlı Caddesinin batı tarafında yer almaktadır. Türbe tek katlı, hafif çarpık dikdörtgen planlı, kargir-betonarme küçük bir yapıdır. Yapının kuzey tarafında küçük bir avlusu yer almaktadır. Türbe güney taraftaki komşu parseldeki yapıya bitişik olarak inşa edilmiştir. Türbenin yer aldığı avluya giriş, doğudan Divanlı Caddesinden demir bir kapı ile sağlanmaktadır. Avludan türbeye kuzey cephesinde batıya kaydırılmış dikdörtgen kesitli, demir kapıyla girilmektedir. Türbe halk arasında Hayretin Dede Türbesi olarak bilinmektedir. Türbenin içinde üzerinde herhangi bir yazı olmayan, iki baş taşı (şahide) ve üzeri yeşil örtülü basit bir sanduka yer almaktadır Buradaki şahidelere göre burada iki şahsa ait mezar yer aldığı tahmin edilmektedir. Türbenin doğu dış cephesinde küçük bir pencere yer almaktadır. Bu pencere küçük bir taş üzerinde yazılmış nesih karakterli, üç satırlık kitabe yer almaktadır Bu kitabede Eş Şehir Fil Merkadi El Şerif Alirıza Emin Sarmuk Meraşi sene 1264 Hicri ifadesi yer almaktadır. Ancak buradaki mezarların kime ait olduğu konusunda değişik sözlü ifadeler olmakla birlikte mevcut kitabeye göre türbe ilk olarak 1847-1848 yılında Maraşlı Alirıza Sarmuk’a ait olarak inşa edilmiştir. Ancak kitabede adı geçen Maraşlı Alirıza Emin Sarmuk adlı şahış halk arasında geçen Hayrettin Dede mi yoksa buradaki diğer ikinci mezarın Hayretin Dede adlı kişiye aittir. Yoksa başka bir şâhısa mı ait olduğu tam olarak tespit edilmemiştir. Ayrıca Sözlü ifadelere göre buradaki mezarların Kurtuluş Savaşında şehit olan Divanlı Camii’nin İmamı Hacı Hasan Saygılı ile yine Kurtuluş Savaşında şehit olan Hayrettin adlı şahıslara ait olduğu söylenmektedir. Günümüzdeki yapının 1970 yıllarda inşa edildiği tahmin edilmektedir Halk arasında Hayrettin Dede Türbesi olarak adlandırılan yapı mevcut haliyle türbe mimarisinden uzak durumdadır.

DERDİMEND DEDE TÜRBESİ MESLEĞİ:

Düşünür-Bilgin. YAŞADIĞI ASIIR: 14. Yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. ASIL ADI: Mustafa’dır. KİMDİR:: Anadolu erenlerindendir. İlmi Ledün sahibi olduğu söylenir. Bu ilim ile hangi bitkinin hangi hastalığa iyi geleceğini bilmektedir. YERİ: Osmanlı devri velilerinden olan Derdimend Dede Hazretleri, Maraş’ın kuzey doğusunda, çevre yolu üzerinde, şifalı çiçeklerin ve bitkilerin arasındaki bir tepe üzerine yerleşmiş, sonra dergâhını kurmuş öğrenci okutmuştur. (1) Yaptığı ilaçlarla insanların dertlerine devâ olmuş ve yöre halkı tarafından çok sevilmiştir. Günümüzde de hasta olanlar tarafından kabri ziyâret edilmekte, duâ edilip bereketlenilmektedir ALAÜDDEVLE “Şahbudak Bey’in küçük kardeşidir. 1479’da Sultan Mehmet II.’nin himayesinde isyan ederek hükümdarlığı Şahbudak Beyden zorla alır. Şahbudak’ın 1502 de Bayazıt II.’nin yardımı ile Alauddevle Bey’i hükümdarlıktan düşürme teşebbüsü yenilgiyle sonuçlanır. Bu tarihten sonra Alauddevle Osmanlılarla dostane ge¬çinir ve kızı Ayşe Hatunu Bayazıt II.Han ile evlendirir. Yavuz Selim, Ayşe Ha¬tunun oğludur. Diğer kızı Beğlû Hatunu(Bazı kaynaklarda Bengü yada Benli diye geçiyor) Tebriz Şahı İsmail ister, bu isteğini yerine getirmeyen Alauddevle Bey’le Şahın arası açılır. Dulkadirli ülkesine hücum eden Şah İsmail, Alauddevle Bey’i büyük bir yenilgiye uğratır. Diyarbakır ve Harput’u alır, bir oğlu ile iki torununu esir alır ve katleder. Trabzon Valisi veliaht Selim (Yavuz), buna tahammül edemeyerek dedesi tarafını tutar ve Şah İsmail’in üzerine yürür ise de, Şahın Bayazıt -II. ye müracaatı üzerine geri döner. Şah İsmail İran’a çekilerek, Alauddevle Bozkurt Bey de Dulkadirli tahtında hüküm sürmeğe devam eder. Yavuz o tarihten sonra dedesini destekler, ancak karşılık göremeyince.1515 de Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı sonrası, Dulkadirli hâkimiyetine son vermek için harekete geçer. Yavuz, Şehsuvaroğlu Ali Bey’le Sinan Paşa’yı bu iş için memur eder. Osmanlı Ordusu ile Alauddevle Göksun Turna Dağı mevkiinde şiddetle çarpışır ve Alauddevle yenilir. (12 Haziran 1515) Başı kesilerek ihtar ve tehdit mahiyetinde Mısır Sultanına gönderilir.”

RİVAYETLERE GÖRE ALÂÜDDEVLE’NİN ÖLÜMÜ

 

Alâüddevle’nin ölümü hakkında Besim Atalay şu rivayeti yazar:«Turna Dağında yenilen Alâüddevle askerleriyle beraber Andırın istikametine kaçar, asker açlık ve sefaletten kırılır. Tek başına kalan ihtiyar emir rastladığı bir çobana «Al şu silâhı, vur öldür beni» der. Çoban, «Seni öldürürsem beni de öldürürler» diye cevap verir. Bunun üzerine yanında taşıdığı bir heybe altını çobana veren Alauddevle «Bunlar senin olsun, beni şu canımdan kurtar» der. Bunun üzerine çoban kendisini öldürür…”Andırın ilçesinin Çuhadarlı Köyü’nün 5 km. kuzeyinde Gökçebel yaylasında bulunan dört mezarın Dulkadiroğulları’na ait olduğu sanılmaktadır. Tarihçi Besim Atalay bu mezarların yerini bulmuştur. Günümüzde son derece harap olan bu mezarlardan bir tanesi yumuşak yöresel sarı taşlardan yapılmıştır. Ancak, defineciler tarafından tahrip edilmiştir. Bu mezarın bulunduğu yerde Alauddevle Bey’in öldürüldüğü söylenmektedir. Ördekli mevkiinde ölen, ya da kendini öldürten Alauddevle Bozkurt Bey’in kabrinin yeri tartışmalıdır. Ancak Göksun-Andırın arasında olması daha muhtemeldir. Bir söylenti de Maraş Aladan’da türbesi bulunan Alauddevle’nin, bir komutan olduğu söyleniyor, doğrusunu Allah bilir. Sonuç ne olursa olsun. Kahramanmaraşlı Alauddevle’nin ruhaniyetine sahip çıkmıştır. Alauddevle ismi şehrimizde de çocuklara yaygın olarak verilir. Allah rahmet etsin. (Yukardaki bilgiler (A’den Z’ye Kültür ve Tarih Ansiplopedisi, s.198 C.AK ile Yine T.Diy.Vakfı.İslam Ansiklopedi C.. s.556) da doğrulanmaktadır. )” Şeklinde kaleme almış ve bu yazılanları da canlı kaynaklar doğrulamıştır.


 

 
  SON BİR (1) YILIN TOPLAMI 31496 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol