*** SEYYAH-I FAKİR * TÜRBEci BABA*** OĞUZ SOYU-ÜÇOKLAR KOLU-GÖKHAN BOYUNUN TÜRKÇÜ TURANCI TÜRKMEN ÇEPNİ AYVAZ OTAĞI (Âlem de ŞER Oğuz'da ER tükenmez.!)
  (22) ŞEHİTLİKLER VE TÜRBELER: SEYDİ MAHMUD ÇAĞIRGAN BABA ve KARAMANOĞLU PİR AHMED TÜRBELERİ - GÜMÜŞHANE
 


SEYDİ MAHMUD ÇAĞIRGAN BABA ve KARAMANOĞLU PİR AHMED TÜRBELERİ - GÜMÜŞHANE

Ailece ve Arkadaşlarla farklı zamanlarda onlarca kez ziyaret..

Son ziyaretimizi de  17-04-2017 Tarihinde Arkadaşlardan Numan SARI ve Osman GEDİKLİ ile birlikte ettik. 





gümüşhane cağırgan baba türbesi ile ilgili görsel sonucu


gümüşhane cağırgan baba türbesi ile ilgili görsel sonucu




Tekke'deki Feryad eden Evliya çağırgan baba



Çağırgan Baba ile ilgili, "1341 Yılında Akkoyunlu devletinin hakimiyeti altında olmakla beraber Çağırgan Baba hazretleri ve onun soyundan gelenler Çağırganlar Zümresi olarak devlet içinde yüceltilmiş ve yükseltilmiştir. Fakat zaviyeyi kuran Çağırgan Zümresinin atası Çağırgan Baba(Es-seyyid Mevlana Şeyh çağırgan İsmail Hakkı veli) hazretleri tarafından Osman Gazi oğlu Orhan Gazi’ye bağlılık olarak kesmiş olduğu vakfiyede belirtmiştir.vakfiyede geçen şu cümleler bu bağlılığın ispatıdır:’’…din ve dünya işlerinin yardımcısı olan Sultan Osmanşah oğlu Sultan Orhan, Allah onun hükmünü ve vilayetini daim kılsın, saltanatı te’yid edüp dostlarına ve yardımcılarına güç versin gücünü kıyamete kadar daim eylesin.Cenab-ı Hak onu fetih ve zaferlerle aziz eylesin onun zamanında Süleymanşah oğlu Nasıreddin büyük saygıya mahzar oldu.Çünkü o babasının kendisi ile iştişare ettiği değerde kişiliğe sahipti.Onun salim düşüncelerle tesis ettiği müesseselerde nice faydalı insanlar yetişti.Keza gelip geçen ve sürekli kalan selef-i salihinin hizmetleri de bu tarzda vuku bulmakla kıyamete kadar faydalar sağlanmıştır…’’

Çağırgan Baba kendisini horasan da yetiştiren ve icazetnamesini veren hocası büyük İslam mutasavvıfı, sofizmin kurucusuda sayılan Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin talebesi ve halifesi ve bugün Azerbeycan Cumhuriyetinin Başkenti eski Baku şehrindeki edebi istiragahatı olan kümbet türbede yatmakta olan Sultan Ebu Said Hazretleri, namı meşuriyle Ebu’l Hayr olarak bilinen büyük gavs’ada vakfiyesinde bağlılık ve hürmetini göstermiştir:’’…Baş kaldıranları şeriat kılıcı ile yok eden Mevlana Sultan Said ki o tevhid ehlinin namusunu koruyan sultanların sultanı…’’
Çağırgan Baba’nın 155 sene yaşadığı rivayet edilmektedir.Orhan Gazi’den başlayarak Sultan Fatih’in padişahlığının bir kısmına şahid olduğu rivayetleri anlatılmaktadır.
 

Trabzon’un Fethindeki Sır Perdesi

Çağırgan Baba Bizzat Fatih Sultan Mehmet Han’la görüşmüş ve Sultan Fatih’in Çağırgan Baba’nın 3 (üç)gün (kimi kaynaklara göre 7 Gün)misafir olarak onun manevi ilimden faydanmıştır.Çağırgan Baba’nın Trabzon şehrinin manevi fetih komutanı olduğu rivayetleri bilinmektedir.Rivayete göre Trabzon fethi şöyle gelişiyor:’’Fatih Sultan Mehmet han, Trabzon Rum İmparatorluğuna son vererek anadolu birliğini kurmaya karar verir.Orduyu hazırlayarak yola çıkar.Fatih ve ordusu Amasya şehrine ulaştığında orduyu iki kola ayırır.Bir kolu Samsun tarafından sahili takip eder.. Diğer ordu kolu ise Fatih Sultan Mehmet Han önderliğinde iç kesimlerden(Reşadiye-Ş.Karahisdar-Alucra) devam ederek Zıhar Köyüne ulaşır.Fatih Sultan Mehmet ve ordusu Hapen Gediği(geçidi) denilen yere ulaştıklarında artık Zıharşeyh Köyü(Fevzi Çakmak)hudutlarından girmekteler Çağırgan Baba Hazretlerinin mana yüklü zaviyesinin topraklarına…Artık Fatih Sultan Mehmet Han ve ordusu Çağırgan Baba’nın manevi tasarrufu altındadır.Sultan Fatih ve ordusu bu gün kışlaönü denilen düzlüğe otağını kurar.Çağırgan Baba’nın zaviyesindeki mutfağında pişen bir kazan Haşıl Pilavıyla koca ordu 3 gün boyunca doyurulur.Ambardan getirilen bir heybe dolusu arpa ile atlar beslenir.Tabiki Çağırgan Baba sultana göstermiş olduğu tek kerameti değildi.Koca ordu nasıl olurda bir kazan haşıl pilavı ve heybe dolusu arpa ile 3 gün boyunca beslenir.Sonra pilavda ve arpada hiç azalmada olmuyor.Fatih Sultan Mehmet Han, pir-i fani olan Çağırgan Baba’nın yanında kaldığı süre içerisinde onun büyüklüğünü keşfetmişti.Çağırgan Baba’ dan Sultan Fatih kaldığı 3 günde ilim tahsil etmeye çalıştı.


Fatih Sultan Mehmet Han Trabzon’nun fethinin güçlüğü biliyor ve derin düşüncelere dalıyordu.Rum İmparatoru ya kendisinin trabzon’a ordusu ile beraber yürüdüğünü öğrenirse, fetih güçleşebilirdi.Ordusu ile beraber geçtiği yerleşim yerlerinde önceden gerekli istihbarati ve güvenliği alıyordu.Artık Alucra’dan ötede yapacağı yolculuk daha önemliydi.Çünkü ordunun geçeceği güzergahlarda rum köyleri ve rum ortodoks kiliseleri ve manastırları vardı.Fatih Sultan Mehmet Han ve Çağırgan Baba trabzon’a gidilecek güzergahtaki tehlikeleri ve önlemleri planladılar.Sultan Fatih’in Çağırgan Baba’ya Trabzon’un fethinin kendisine nasip olup olmayacağını yönündeki bir soruyu Çağırgan’a yöneltmesi üzerine Çağırgan Baba yatsı namazına müteakip yapmış olduğu murakabe neticesinde Sultana ‘biznillah kan akıtmadan Trabzon Kalesi teslim alınacaktır.Cenab- Allah zaferinizi daim eylesin’ der.Çağırgan Baba böylece trabzon’un fethinin müjdesini sultana Zıharda verir.Sabah olunduğun da otağ ve ordu çadırları sökülür.Sultan Fatih ve ordusu bugünkü Seydi Ahmet Tepesi, Üçköprü(cahmanus) mevkilerinden ilerleyerek Yassı-çimen(Akyatak) yaylasına ulaşılır.Tabiki Fatih Sultan Mehmet han ve ordusunun önünde ordunun ilerlemesi için 400 baltacı, 400 kazmacı, 400 hızarcı, 400 kürekçi’den oluşan yol açan ve yapan bir askeri birlikte bulunmaktadır.Sahil yolundan ilerleyen orduda yassı çimen yaylasına gelerek iki ordunun birleşmesi sağlanarak Trabzon üzerine hareket edilir.
Trabzon şehrine ulaşılırken yol üzerindeki rum köyleri ve manastırları sıkı kontrol altında tutuluyor ve imparatora bilgi uçurulmasına mani olunuyordu.Osmanlı ordusu ağustos ayının sonuna doğru Trabzon önlerine geldiğinde akşam güneşi batmaktaydı.İmparator şaşırmıştı,Fatih ve ordusunun trabzonu fetih etmeye geleceğine dair her hangi bir bilgi ve bulguya sahip değildi.Sadece Fatih’in ordusu ile Alucra’da olduğunu, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan üzerine yürüdüğü bilgisi ve rahatlığı vardı.Fatih ile Uzun Hasan arasındaki iktidar kavgasını çok bilen Trabzon Rum İmparatoru hazırlıksız yakalanmıştı.Trabzon Rum İmparatoru Sultan Fatih’ten horoz ötümüne kadar kendisine ve ordusuna müsaade etmesi durumunda şehri ve kaleyi Osmanlıya bırakacağını söyleyerek anlaşırlar.Sultan Fatih ve ordusu Trabzona girer ve kaleyi zapt ederler.Yatsı vaktinde kan akıtılmadan Trabzon kalesi Osmanlıların eline geçmişti.Kaleye Osmanlı ordusunun girmesi ile beraber kaledeki horozlar ötmeye başlarlar.Fatih Sultan Mehmet Han, imparatorun ordusunu toplayarak tekrar geri dönerek Trabzon Kalesini muhasara altına alacağını bildiğinden, horozların ötmesi ile beraber ordusuna hücum emrini vererek, imparatorun ordusunu imha edilmesini sağlar.İmparator canını zor kurtarır.İmparator, Fatih Sultan Mehmet Han ve ordusunun açmış olduğu yol güzergahını takip ederek üçköprüde ki manastırlarda saklanarak, ölüm korkusu ile samsun üzerinden Rusya’ya kaçar.Trabzon Fethinin nişanesi olarak m.1461 yılından bugüne kadar Trabzon horozları hep vakitsiz ötmektedir.’Vakitsiz öten horozun başını keserler’ deyimi de fetih zamanından kalmıştır.Horozlar sabahın( tanyerinin) ağırması ile ötmesi gerekiyorken Trabzon’da tam tersi akşamın kararması ile horozlar ötmeye başlamaktadır.Kan akıtılmadan Trabzon şehrinin fethinin müjdesini Sultan Fatih’e veren Çağırgan Baba’nın kerameti olmakla beraber fethinde manevi komutanı olduğunun göstergesidir.
Çağırgan Baba’nın aslanlarla çift yaptığı, geyiklerle harman savurduğuna yönelik bir çok rivayetleri yöremizde anlatılmaktadır.
Çağırgan Baba hazretleri terenli mevkisinde çift sürermiş.Mübareği aslanlar ile çift sürdüğünü gören bir kişi kıranmerek mahallesine (fatih) gelerek Çağırgan’ın aslanlarla çift sürdüğünü anlatır.Mahalleden Nebi bu olaya inanmaz.Aslan buraya nereden gelecek diye düşünerek kalkar gider terenliye bir çortun arkasına saklanarak Çağırgan Baba’yı izlemeye başlar.Bakar ki hakikaten mübarek hoca aslanlar ile çift sürüyor.Nebi geri dönmek ister ki, Çağırgan Baba köylüsü nebiye seslenerek;’gözü görmiyesice, bizim veliliğimizden şüphen mi vardı’ der.O günden sonra nebi’nin soyundan gelen insanlarda belli bir yaştan sonra uzağı görme yeteneğini kaybetmektedir.”
 
Harun Bostancı’nın , Doç Dr. Enver Çakar’ın danışmanlığında hazırladığı 197 sayfalık Yüksek Lisans tezinin sonuç kısmında da, şu değerlendirmeleri yapıyor;

“İncelemiş olduğumuz Doğu Karadeniz Bölgesinde Osmanlı Döneminde kurulan Tekke ve Zaviyelere bakıldığında bölgeye yerleşen Türk dervişlerinin genel olarak Ahi oldukları görülmektedir. Giresun, Şebinkarahisar ve Gümüşhane-Bayburt yöresinde kurulmuş ilk dönem Türk Zâviyelerinin hangi dini akıma mensup olduğu konusunda tam olarak yargıya ulaşmak mümkün olmamaktadır. Buna rağmen söz konusu Zâviyeleri müstakil olarak incelediğimizde, karsımıza en yaygın örgütlenme olarak Ahi teşkilatları çıkmaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda farklı dini akımlara bağlanan tekke ve zaviyeler ilk kurulduklara zaman her hangi bir tarikat veya bir tasavvufi akımla bağlantılarına rastlanılmamıştır.





Kaynak:www.karadenizolay.com/gezigozlem



 
  SON BİR (1) YILIN TOPLAMI 31504 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol